MÜLTECİLERİN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ

Ocak 16, 2014

MÜLTECİLİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ
İnsanlık Orta Çağ ve Yakın Çağ’da uygulanan dini ve siyasi baskı ve zulüm sonucu büyük göç ve sığınma olaylarına ve bu olayları yaratan mücadelelere, savaşlara daha sonraları Yirminci Yüzyıl ’da yaşanan dünya savaşlarına ..

ve halen dünyanın çeşitli bölgelerinde devam eden mevzi savaşlara ve bütün bu savaşların doğal sonucu olarak hemen hemen tüm kıtaları kapsayan, büyük göç olaylarına ve mülteci hareketlerine şahit olmuştur. İşte bütün bu gelişmeler, yerlerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca kişinin yaşadığı dram ve bu kişilere gerekli yardım ve destek sağlanma ihtiyacı önce, gayriresmi uluslararası insancıl organizasyonları ortaya çıkarmıştır. Milletler Cemiyetinin kuruluşundan sonra, mülteci sorununa çözüm getirmek üzere bu günkü Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin prototipini oluşturan çeşitli kuruluşlar faaliyete geçirilmiştir. Daha sonra, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin kuruluşu, mültecilere önemli bir dayanak oluşturmuş ve bugün sayıları yirmiüç milyona ulaşan mültecilerle ilgili olarak çeşitli çözümler üretilmiştir ancak, mülteci tanımı ve kapsamının hukuki olarak dar bir çerçevede tesbit edilmiş olması, uluslararası toplumda farklı politika ve uygulamalar bütün çabalarına karşın, bu kuruluşun çalışmalarını önemli ölçüde engellemiştir.
Gerek 1951 Sözleşmesi gerekse 1967 Protokolüne coğrafi sınırlama ile taraf olan ülkemizdeki yasal düzenlemelerin, yeterli düzeyde olduğunu söylemek mümkün değildir.Zira, Yabancılar Hukuku dolayısıyla mültecilerle ilgili konular, 2510 Sayılı İskan Kanunu, 5682 Sayılı Pasaport Kanunu, 5683 Sayılı Yabancıların Türkiye‘de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun ve 1111 Sayılı Askerlik Kanunu gibi değişik kanunlarda yer almakta ve mültecilerle ilgili uygulamaya ışık tutacak belirli, tek bir kanun bulunmamaktadır. Mülteci konusunu düzenleyen çeşitli kanunlar ve Türkiye ‘Nil son zamanlarda karşı karşıya kaldığı önemli sığınma,mülteci ve nüfus hareketleri, 30 Kasım 1994 tarihli Mülteciler ve Sığınanlar ile ilgili Yönetmeliğin Yürürlüğe konulmasına neden olmuştur.Ancak,söz konusu yönetmelik içerdiği hükümler nedeni ile yeterli olmadığı gibi, kendi içinde de tutarlı değildir. Bu nedenle, Özellikle Avrupa ‘deki gelişmeler ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin uygulamaları da göz önüne alınarak 1951 sözleşmesi hükümlerine uygun bir biçimde, mültecilik statüsünün verilmesi ve mültecilerin sahip oldukları hak ve özgürlüklerin neler oldukları, mülteciliğin sona ermesi ve sınır dışı edilme nedenleri gibi kapsamlı konuları içeren bir kanun hazırlanmasının zorunlu olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, Türk mevzuatı ile literatürde sığınmacı ve mülteci terimlerinin kullanılması bakımından da bir sorun olduğu gözlemlenmektedir. Bunun, çeviri hataları ile Türkçede mülteci ve sığınmacı kavramlarını karşılayacak yeterli düzeyde kelime olmamasından zannedilmektedir. Aynı şekilde, 1951 sözleşmesinde yer alan ‘persecution’ kelimesinin türkçeye ‘takibat’ şeklinde çevrilmiş olmasının da, kavramının içeriğini terminolojik açıdan tam yansıtmaması bakımından uygun olmadığı düşünülmektedir.[1]
Hemen belirtelim ki; Türkiye, bölücü teröre maalesef 1984 yılından beri çok sayıda mehmet vermiştir. Avrupa ‘da bir kısım devletlerin, terör örgütü üyesi olduğu bilinen kişilere kucak açması, onları mülteci olarak kabu etmesi asla ve kat’a kabul edilemez. Bu, uluslararası hukuka da aykırıdır. Terörizm, insanlığa karşı suçtur ve 1951 Mülteci Sözleşmesi 1(A) F maddesinde açıkca belirtildiği şekilde mülteci olarak kabulü ya da 33/2 maddesi gereğince ulusal gevenlik ve kamu düzeni açısından himaye görmesi mümkün değildir. Aksine bir sonuç, kabul eden ülkelerin insan hakları karnelerini zayıflatacaktır.

                               II.            HUKUKSAL YAKLAŞIM
1920-1935 yılları arasında , mülteci kavram ve tanımının hukuki açıdan ele alınarak  değerlendirildiği gözlemlenmektedir. Bu durumda, kendi ülkesinin korumasından mahrum kişilere mülteci muamelesi yapılmış, kendilerini ülkeleri dışında bulan ve hiçbir ülkenin sorumluluğuna girmeyen kişilerin statülerini belirleyerek sorunlarına hukuksal yönden yaklaşmak, dolayısıyla ülkeler arasında mülteci hareketlerinden kaynaklanan açmazları çözümlemek amaçlanmıştır.[2]
Söz konusu dönemde, mültecilerle ilgili uluslararası herhangi bir düzenleme bulunmadığı için devletlerin de bu kişilere karşı yasal bir sorumluluk ve yükümlülükleri saptanmamıştı. Ülkelerini terketmeye zorlanan bu kişilerin ellerinde seyahat belgeleri bulunmaması ve konsolosluk hizmetlerinden yararlanamamaları uluslararası yasal sistemin işleyişinde önemli sorunlar yaratmaktaydı.[3] Vatandaşı ile ülkesi arasındaki de jure yasal koruma ilişkisinin ortadan kalkması nedeniyle, hiçbir ülke ve uluslararası kuruluş doğrudan bu olgudan sorumu tutulmamaktaydı.Bu bağlamda, devletler de, hiçbir ülkenin sorumluluğu altında bulunmayan bu kişileri, kendi topraklarına kabul etmek konusunda isteksiz davranıyorlardı.[4] Tüm  bunlar, uluslararası sorunları özüme kavşturmak amacıyla, spesifik de olsa mültecilerle ilgili bazı düzenlemelerin yapılmasına ön ayak oldu. İlk mülteci tanımları, devlet koruması reddi nedeniyle ortaya çıkan uluslararası yasal uyuşmazlıklara cevap verilmek üzere, etnik köken ve ülke temelinde ele alınarak formüle edilmiştir. Daha sonra, mülteci kavramı giderek uluslararası hareket özgürlüğünü isteyen kişileri kapsar hale gelmiştir. Ancak, bu kişiler, bunların sonucu kendilerini hiçbir ülkenin yasal koruma şemsiyesinin altına alınmayan ve herhangi bir kurala da uymayan bir durum içerisinde bulmuşlardır. De Jure, Devlet koruması şeklinin temel esprisi değişmiş ve Milletler Cemiyeti’ nin genel politikaları, istekleri dışında  milliyetleri elinden alınan kişilerin ve grupların korumasını kapsayacak şekilde belirlenmiştir. Nitekim, mültecilerle ilgili olarak 1929 yılında oluşturulan Danışma Komisyonu ‘nda[5] uyruğu olmayan mülteciler temel sorun olarak değerlendirilmiş ve bu kişilerin, devletin vatandaşa sağlayacağı normal korumadan bile mahrum oldukları vurgulanmıştır.[6] Bu durum karşısında geçerli pasapartu olmayan ve elde de edemeyen bu kişileri, Milletler Cemiyeti ‘nin tanıması ve koruma altına alması sağlanmıştır. Bunun sonucunda bu kişi ve gruplara, eşit değerde olduğu kabul edilen  kimlik belgeleri verilmiştir.[7] Ayrıca, bu dönemde bu konu ile ilgili birkaç andlaşma imzalanması yoluna da gidilmiştir. Görüldüğü üzere hukuksal yaklaşımda temel amaç, mülteci sayılan kişilere, güvenlik ve yardım sağlamak yerine, uluslararası yasal sistemi oluşturmak ve işler hale getirmek olmuştur.Dolayısıyla güvenlik ve yardım konuları geri planda kalmıştır.

                            III.            TÜRKİYE AÇISINDAN MÜLTECİLİK
Türkiye, mültecilik açısından hem kaynak, hem hedef, hem de transit ülkedir. Arap Baharı ile başlayan isyan dalgası ile Suriye ‘de çıkan olaylar yoğun mülteci akınlarına neden olmuş ve mülteci sayısı 2011 Haziran ‘ında 15.000 ‘e ulaşmış ve bunlardan beşbine yakını kendi isteği ile ülkesine geri dönmüştür. Suriye ‘de çatışmaların ve belirsizliğin sürmesi halinde, sayılarnın milyonları bulacağı endişesi bulunmaktadır. Suriye ‘deki bu kaostan kaçan kişiler, uluslararası hukuka göre mülteci statüsüne sahip ise de, Türk hukuku yönünden geçici sığınmacı statüsündedirler ve zulüm görme kaygısı devam ettiği müddetçe, bu kişilerin geri gönderilmeleri Non-refoulement ilkesine aykırıdır.[8]

                            IV.            MÜLTECİLERE SAĞLANAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLER

Mülteci ve sığınmaıların ne tür haklara sahip oldukları hususu önemli bir husustur. Cenevre Sözleşmesinde mültecilerin temel hak ve özgürlükleri vatandaşa bazen eşitlik bazen de en çok gözetilen ulus esasından hareketle düzenlenmiştir.[9] Mülteci ve sığınmacılarla ilgili kapsamlı ve detaylı bir şekilde temel hak ve özgürlüklerin yer aldığı bir listenin olması zordur.[10] Belli başlı hak ve özgürlükleri detaylı olarak inceleyelim:
1.Mültecilerin İkameti: 1951 Cenevre Sözleşmesi 26.maddede bahsi geçmektedir.Kendilerine ikamet izni verilmiş mülteci ve sığınmacılara(sağlık,ziyaret,iş görüşmesi,kurs, BMMYK ile görüşme,tatil vs. nedenlerle) bulunduğu il dışına çıkmak üzere 15 günü aşmamak kaydıyla valilikler tarafından resen izin verilebilmektedir.[11] İkamete mecbur kılındıkları yerden kaçanlar hakkında bir aydan iki seneye kadar hapis cezası öngörğlmektedir.[12] Özel ilgi ve bakıma muhtaç hassas mülteci ve sığınma grupları için Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ‘nün sağladığı imkan ve hizmetler bulunmaktadır.Bu bağlamda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürlüğü ‘nün ilgili genelgesinde[13]: iltica/sığınma talebinde bulunan ve/veya mülteci ve sığınmacı olan refakatsiz çocukların,kadınların,bedensel engellilerin,yaşlıların kurum konukevlerine kabulleri ve kurum hizmetlerinden yararlandırılmaları konuları ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.
2.Çalışma:Taraf Devletler,ülkelerinde yasal olarak ikamet eden her mülteciye, ücretli bir meslekte çalışma hakkı bakımından aynı şartlar içinde yabancı bir memleketin vatandaşına uyguladıkları en müsait muameleyi uygulaacaklardır.’ Bahsi 1951 Cenevre Sözleşmesi ‘nin 17/1 maddesinde geçmektedir.Görüldüğü üzere sözleşmenin bu hükmü ülkede yasal olarak bulunan mültecilerin çalışma hak ve özgürlüklerini en çok gözeten ulus kaydına tabi tutmuştur.
İçişleri bakanlığınca mülteci veya sığınmacı statüsü verilmiş yabancılardan ikamette süre koşulu aranmayacaktır.(UY,m.74).[14] Bu aynı zamanda Uygulama Yönetmeliğinde mülteci ve sığınmacıların çalışma izin başvuruları açısından ikamet süresi konusunda bir muafiyet sağlanması anlamına gelmektedir.
3.Eğitim ve Öğrenim:  1951 Cenevre Sözleşmesine göre, ‘Taraf devletler mültecilere, temel eğitim konusudna vatandaşlarına uyguladıkları muamelenin aynısını uygulayacaklardır.’(m.22/1) Mültecilerin eğitim hakkı konusunda Cenevre Sözleşmesi eşitlik prensibi getirmiştir.
222 Sayılı ‘İlköğretim ve Eğitim Kanunu’ na [15] göre, Türkiye ‘de kız ve erkek çocuklar için ilköğretim zorunlu olup devlet okullarında parasızdır.(m.2.) Türk vatandaşı kız ve erkek çocuklar ilköğretimlerini resmi veya özel Türk Eğitim Kurumlarında yapmakla mükelleftir.(m.4.) Mecburi ilköğretim çağı 6-13 yaş grubundaki çocukları kapsar.(m.3.)
4.Sağlık ve Sosyal Yardım: 1951 Cenevre Sözleşmesi ‘nin 23.maddesine göre: ‘Taraf devletler, ülkelerinde yasal olarak ikamet eden mültecilere,sosyal yardım ve iaşe konularında vatandaşlarına uyguladıkları muamelenin aynısını uygulayacaklardır.’ Maddede geçen sosyal yardım ve desteğin hastalık,yaşlılık,fiziksel ve ruhsal sağlık bozukluğu tıbbı bakım vb. nedenlerden kaynaklanan yardımları içerdiği kabul edilmektedir.[16]
Mültecilerin sağlık hizmetlerinden ve sosyal yardımlardan yararlanmaları konusunda iç hukukta çeşitli yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Kamu kurum ve Kuruluşların Ürettikleri Mal ve Hizmetten Ücretsiz veya İndirimli olarak Faydalanacaklarının tesbitine ilişkin Bakanlar kurulu kararıdır. İnsan Ticareti mağdurlarına ücretsiz yardıma yönelik Bakanlar Kurulu kararı, insan ticareti mağduru olduğu tesbit edilen ve sağlık giderlerini karşılayamayacak olan yabancı uyruklu hastalara resmi sağlık kuruluşlarından  ücretsiz faydalanma imkanı getirmektedir.
5.Entegrasyon ve Vatandaşlık: Mülteci ve sığınmacıların entegrasyonu konusunun hukuksal,ekonomik ya da sosyo-kültürel boyutları bulunmaktadır.Vatandaşlık hakkının sağlanması mültecilerin hukuksal entegrasyonu ve mültecilik statüsünün sona ermesi açısından mülteciler açısından en çok arzu edilen ve en kalıcı görünen çözüm yoludur. Sığınma ülkesinin vatandaşlığının kazanılması gerek hukuksal entegrasyonun sağlanmasında gerekse ekonomik ve sosyo-kültürel entegrasyona katkı sağlaması açısında önemli bir araçtır.Vatandaşlık kazanmanın bu rölüne  Cenevre sözleşmesinin 34.maddesinde işaret edilerek, taraf devletlerin mültecileri entegre etmesi ve imkanlar ölçüsünde vatandaşlığa almayı kolaylaştırmaları istenmektedir.
Türk Hukukunda vatandaşlığın kazanılması ilke olarak Türk Vatandaşlık Kanunu’nun istisnai olarak İskan Kanununda düzenlenmektedir.[17] Türkiye’ye göçmen olarak kabul edilen Türk soylu ve Türk kültürüne bağlı kişiler gerekli işlemlerin tamamlanmasından sonra Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlığa alınmaktadırlar.[18] İskan Kanununda göçmenler için sağlanan vatandaşlık kazanma imkanı mülteci sığınmacılar açısından söz konusu değildir.
Türkiye’de ikamete izin verilen mülteci ve sığınmacıların ancak Türk Vatandaşlık Kanunu hükümlerinden yararlanarak vatandaşlık kazanabilmeleri mümkündür. Türk Vatandaşlık kanununda mülteci ve sığınmacılara özgü bir hüküm bulunmamakta, ancak genel hükümlerden yararlanarak vatandaşlık kazanabilmektedirler.[19]

●Yabancıların ilgili Kanundan[20] doğan hakları ise şöyle;
 (1) Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişi ve aile üyeleri, ilköğretim ve ortaöğretim hizmetlerinden faydalanır.
(2) Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerden ihtiyaç sahibi olanların, sosyal yardım ve hizmetlere erişimleri sağlanabilir.
(3) Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerden;
a) Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan ve ödeme gücü bulunmayanlar, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerine tabidir. Genel sağlık sigortasından faydalanacak kişilerin primlerinin ödenmesi için Genel Müdürlük bütçesine ödenek konulur. Primleri Genel Müdürlük tarafından ödenenlerden ödeme güçlerine göre primin tamamı veya belli bir oranı talep edilir.
b) Sağlık güvencesi veya ödeme gücünün bulunduğu veya başvurunun sadece tıbbi tedavi görmek amacıyla yapıldığı sonradan anlaşılanlar, genel sağlık sigortalılıklarının sona erdirilmesi için en geç on gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilir ve yapılan tedavi ve ilaç masrafları ilgililerden geri alınır.
(4) İş piyasasına erişimle ilgili olarak;
a) Başvuru sahibi veya şartlı mülteci, uluslararası koruma başvurusu tarihinden altı ay sonra çalışma izni almak için başvurabilir.
b) Mülteci veya ikincil koruma statüsü sahibi, statü almasından itibaren bağımlı veya bağımsız olarak çalışabilir. Yabancıların çalışamayacağı iş ve mesleklere ilişkin diğer mevzuatta yer alan hükümler saklıdır. Mülteci veya ikincil koruma statüsü sahibi kişiye verilecek kimlik belgesi, çalışma izni yerine de geçer ve bu durum kimlik belgesine yazılır.
c) Mülteci ve ikincil koruma statüsü sahibinin iş piyasasına erişimi, iş piyasasındaki durum ve çalışma hayatındaki gelişmeler ile istihdama ilişkin sektörel ve ekonomik şartların gerekli kıldığı hâllerde, belirli bir süre için, tarım, sanayi veya hizmet sektörleri, belirli bir meslek, iş kolu veya mülki ve coğrafi alan itibarıyla sınırlandırılabilir. Ancak, Türkiye’de üç yıl ikamet eden veya Türk vatandaşıyla evli olan ya da Türk vatandaşı çocuğu olan mülteci ve ikincil koruma statüsü sahipleri için bu sınırlamalar uygulanmaz.
ç) Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin çalışmasına ilişkin usul ve esaslar, Bakanlığın görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belirlenir.
(5) 72 nci ve 79 uncu maddelerde sayılanlar hariç olmak üzere, muhtaç olduğu tespit edilen başvuru sahibine, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde harçlık verilebilir.

                               V.            KAYNAKÇA

§  Çiçekli,Bülent(2013), Yabancılar Hukuku,4.Bası,İstanbul:Seçkin Kitabevi

§  Çelikel,Aysel.Yabancılar Hukuku,16.Bası. İstanbul:Beta Yayınevi


§  Çetin,Selvet(2011)İnsan Hakları Araştırmaları Derneği 2010 Yılı Türkiye İltica ve Sığınma Hakkı İzleme Raporu.

§  Ekşi,Nuray(2007) Yabancılar hukukuna İlişkin Temel Konular 2.Bası Ankara:Beta Yayınevi


§  Eriş, Neslihan, Avrupa Birliğinde Mültecilerin Hukuki Durumu, DEÜ(makale)

§  Odman, M. Tevfik. , Mülteci hukuku,  Ankara : AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi           İnsan Hakları Merkezi, 1995.


§  Pazarcı,Hüseyin (2005), Uluslararası Hukuk Dersleri,10.Bası,Ankara:Turhan Kitabevi

§  Taneri,Gökhan,Uluslararası Hukukta Mülteci ve Sığınmacıların Geri Gönderilmemesi İlkesi,Ankara:Bilge Yayınevi


§  Yılmaz,Abdulhalim, ‘Mülteci Hukuku Açısından Uluslararası hukukta ‘Geri Göndermeme İlkesi’

§  Yuca, Nedim. Sığınma ve mülteci konularındaki uluslararası belgeler ve hukukimetinler, Ankara : BMMYK, 1998






[1] Odman, M. Tevfik., Mülteci Hukuku, Ankara : AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi, 1995.
[2] Bkz. James C. Hathaway, The Law of Refugee Status,L. L. M., J. S. D., Osgoode Hall Law School York University, Butter Worths Ltd. Canada, 1991, s.2-6.
[3] Bkz. Atle Grahle-Madsen. The Status og Refugees in International Law, Leyden:A.W.Sijthoof, 1966 s.57.
[4] Bkz. Jacgues Vernant. The Refugee in the Post-War World. London: Allen&Unwin. 1953. s.14.
[5] Advisory Commission for Refugees
[6] Bkz. Report by the Secretary-General on the Future Organasition of Refugee Work, League of Nations Doc. 1930. XIII 2(1930) at 3.
[7] Milletler Cemiyeti tarafından özel kimlik belgesi veya Nansen Pasaportu denilen belgeler hazırlanmış ve bu belgeler elliiki devlet tarafından kabul edilerek uygulamaya konulmuştur. Bkz. Quaderni s.87.
[8] Çetin,Selvet(2011), ‘Bölgesel İnsani Kriz ve Suriyeli Mülteciler’
[9] 1951 Cenevre Sözleşmesinde güvence altına alınan başlıca Temel Hak ve Özgürlükler arasında, ayrımcılık yasağı (m.3), din özgürlüğü(m.4), mülkiyet hakkı(m.13-14) gibi haklar yer almaktadır.
[10] Mülteci ve sığınmacıların esasa ilişkin temel hak ve özgrlükleri konusunda öncü ve güncel bir çalışma için Bkz. Rosa da Costa(2006)
[11] Bkz.22.06.2006 tarih ve 57 Sayılı Uygulama talimatı, s.19
[12] YİSHK,m.25.
[13] Bkz. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürlüğünün ‘sığınmacı/mültecilere ait işlemler’ konulu 2010/03 sayılı genelgesi.Söz konusu genelge İçişleri Bakanlığının 22.06.2006 tarih ve 57 sayılı Uygulama Talimatına istinaden hazırlanmıştır.
[14] Ek Fıkra:RG.21.01.2010-27469.
[15] 05.01.1961 tarih ve  222 Sayılı Kanun (RG.12.01.1961-10705)
[16] Bkz.Çiçekli,2009, s.189.
[17] Bkz.11.02.1964 tarih ve 403 Sayılı Türk Vatandaşlık Kanunu(RG. 22.02.1964-11638);19.09.2006 tarih ve 5543 sayılı İskan Kanunu (RG.26.09.2006-26301)
[18] İskan Kanunu,m.(8)4
[19] Türk Vatandaşlığın kazanılması ve kaybı konusunda bkz. V.Doğan(2008) Türk Vatandaşlık Hukuku, Ankara: Seçkin;E.Nomer(2007) Vatandaşlık Hukuku,Filiz Kitabevi,İstanbul
[20] 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, m.89

You Might Also Like

0 yorum