SATIM SÖZLEŞMESİNDE AYIP KAVRAMI, TBK ve TKHK KAPSAMINDA YAPTIRIM İLE SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Eylül 09, 2013


     
   Hukukumuzda eskiden beri var olan ayıp kavramı ilk olarak Mecelle’de ‘Ayıp diye ehil ve erbabı beyninde malın bahasına iras-ı noksan eden kusura derler’ lafzi ile 338.maddede kendine yer bulmuş akabinde Borçlar Kanunu’nda muhtelif biçimlerde tanımlanmış, TKHK.m. 4/I hükmünde ise Borçlar Kanunu hükmüne paralel olarak daha somut ve ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.




Satım hukuku anlamında ayıp, en genel ifadeyle satılanın sahip olduğu vasıfların-niteliklerin- satılanın lüzumlu veya vaad edilen niteliklerinden, kısaca olması gereken niteliklerinden olumsuz yönde sapmasını, -nitelik eksikliğini- ifade eder. TBK Kanun Koyucusu, 219.madde hükmü ile niteliği etkileyen nicelik eksikliğini de ayıp olarak değerlendirmiştir. TBK m.219/I ’e göre ayıp iki şekilde ortaya çıkar: Ya satılanın satıcı tarafından tek taraflı olarak her hangi bir şekilde bildirilen-vaad edilen- niteliklere sahip olmadığı zaman Ya da ortada bir nitelik bildirimi mevcut olmasa bile, satılan ‘değerini’ veya eBK ‘nın yürürlük dönemi bakımından ‘alıcı tarafından amaçlanan kullanım elverişliliğini’, TBK ‘ya göre ise ‘alıcının ondan beklediği faydaları’ ortadan kaldıran veya önemli derecede azaltan bir maddi,hukuki veya ekonomik nitelik eksikliğine veya niteliği etkileyen nicelik eksikliğine sahip ise, ‘satıcının sorumlu olduğu’ bir ayıbın varlığından bahsedilir.


    Açık ayıp, olağan bir ‘gözden geçirme-muayene-’ sonucu ortaya çıkabilen ayıbı; gizli ayıp ise olağan bir ‘gözden geçirme-muayene-’ sonucu ortaya çıkarılamayacak olan ayıbı ifade eder. Satılanın ayıpsız olması, satıcının teslim borcunun konusuna dahildir. Bu nedenle satıcının alıcıya karşı satılanı teslim borcundan çok, satılanı ayıpsız olarak teslim etme borcundan bahsetmek uygundur. Bu anlamda ayıp malın özünde veya ekonomik özelliklerinde görülen bir nitelik veya nicelik eksikliğidir. Açık ayıbı bilen veya bilmesi gereken alıcı, satıcı ayrıca bir garantide bulunmamış ise ayıp hükümlerine dayanamaz TBK m.222 ayıp konusunda başvurmamız gereken en önemli maddedir. Buna göre satıcı satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Yani eğer alıcı gizli ya da açık olsun ayıbı bilerek alıyorsa ayıba karşı tekeffül hükümlerine başvuramaz, alıcı bildikleri dışında kendisinden bilmesi beklenen ayıplardan dolayı da satıcıya başvuramaz ki buna ‘Aşikâr ayıp’ denir. Gizli ayıpta ise alıcı satın alır almaz gözden geçirmek zorundadır. Ama bazen kullanımla ortaya çıkan gizli ayıplarda fark edildiği anda bildirim yapılması beklenir. Muayene, ihbar kriteri açısından şu söylenebilir; eğer zamanında muayene ve ihbar edilmez ise TBK m.227 ‘den yararlanılamaz. Zira ancak ve ancak genel hükümlere gidilip gidilemeyeceği tartışma konusu olur. Yargıtay bu hususta ancak muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması şartı ile alıcının genel hükümlerden yararlanabileceğini kanaatinde. Mamafih, ayıbın muayene ve ihbar edilmesi hususu büyük önem arz etmektedir. TTK’ da 2 ve 8 günlük TKHK ‘da ise 30 günlük ihbar süreleri mevcuttur. Alıcı 4 temel seçimlik hakka sahiptir. Usulünce ayıp ihbarında bulunmuş bir alıcının sahip olduğu seçimlik haklar TBK m.227 ‘de şu şekilde sıralanmıştır: 1.Malı geri vererek sözleşmeden Dönme 2.Ayıp ölçüsünde indirim isteme 3.Ücretsiz Onarım 4.Ayıpsız benzeri ile değiştirilmesini İsteme
Diğer dört seçimlik hak için satıcının kusurlu olması gerekmez ama tazminat talep edilmesi için satıcının kusurlu olması aranır. Binaenaleyh, bu dört seçimlik haktan birine ek olarak ‘eğer satıcı ağır kusurlu’ ise uğranılan zararın karşılığı olarak tazminat da istenebilir.

2. Türk Borçlar Kanunu ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Yaptırımlarının ve Sonuçlarının Karşılaştırılması

     TKHK ‘da düzenlenen ayıp kavramı, genel olarak Borçlar Kanunu ‘nda yer alan ayıp kavramı ile paralellik göstermektedir. Borçlar Kanunu’na göre satım sözleşmesine konu olan maldaki ‘satıcının zikir ve vaat ettiği vasıflar’ ile ‘lüzumlu vasıflar’ , TKHK ‘da da aynen korunmuştur. Bununla birlikte, TKHK ile günümüz tüketim toplumunun ihtiyaçları dikkate alınarak Borçlar  Kanunu’ndaki genel ifadelerin teknik ve somut ayrıntılar ile açıklanarak daha anlaşılabilir, denetlenebilir ve uygulanabilir hale getirilmesi amaçlanmıştır. TKHK ’nın ilk metninde ayıplı mal ve hizmet aynı maddede tanımlanmıştı. 2003 yılında kabul edilen 4822 sayılı değişiklik kanunu ile bu konuda yeni bir düzenlemeye gidilmiş, ayıplı mal ve ayıplı hizmet kavramları ayrı ayrı maddelerde yer almıştır. Değişiklik sonrası ayıplı mal kavramını TKHK ‘nın 4. Maddesinde tanımlanmıştır. Borçlar Kanunu ‘nda malın ayıplı olup olmadığının tespitinde temel alınacak ölçütlerden ‘vaad edilen vasıflar’ TKHK ‘da somutlaştırılmıştır. Borçlar Kanunu ‘ndaki bir diğer ölçüt olan malın ‘lüzumlu vasıflarındaki eksiklik’ de TKHK ‘da tanımlanmıştır. Aynı maddede Borçlar Kanunu paralelinde düzenlenen başka bir husus ise, maldaki ayıbın türleri ile ilgilidir. Borçlar Kanunu’nda yalnızca maddi ve hukuki ayıp türlerine yer verilmekte iken, Türk Borçlar Kanunu metninde ekonomik ayıp türüne de yer verilmiştir bu bağlamda TKHK ‘da ekonomik ayıp türü yer almak sureti ile her üç ayıp türüne de değinilmiştir. Ayrıca TKHK ‘da Borçlar Kanunu ‘ndan farklı olarak malın değerindeki ve kullanımındaki azalmanın ‘önemli’ olması aranmamış, bir başka ifade ile tüketicinin seçimlik haklarını kullanması için ayıbın malın değerini veya kullanımını önemli ölçüde azaltması şartı öngörülmemiş; bu sayede hangi tür ayıpların önemli/önemsiz olduğu tartışmasına son verilmiştir.

Kaynakça:
GÜMÜŞ, Mustafa Alper, :Borçlar Hukuku-Özel, Cilt I, İstanbul 2012.
KULAKLI, Emrah, :Ürün Sorumluluğu ve Ayıp Kavramı, İstanbul 2009.
YAVUZ, Cevdet / ÖZEN, Burak / ACAR, Faruk: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Yenilenmiş 7.Baskı, İstanbul 2011.


You Might Also Like

0 yorum