KAVRAMSAL ÇERÇEVEDE VATANDAŞLIK TANIMI (T.C ANAYASASI MD.66)

Ekim 02, 2013


Anayasa Md.66
I. Türk Vatandaşlığı
Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür.(Mülga Cümle:3/10/2001-4709/23 md.)
Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.
Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.
Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.



1.  Öncelikle kavramsal çerçevede ‘vatandaşlık’ tanımına ve değişen, gelişen dünya ekseninde yaşanan gelişmelere değinmekte fayda vardır.
     Vatandaşlık, bireyi devlete bağlayan hukuki bir bağdır. Bireyin, bir devleti oluşturan insan unsuruna hukuki bağlılığını ifade eder; yani, devletin beşeri unsurunun bir üyesi olduğunu gösterir. Bu bağlamda vatandaşlık, bireyin bir devlete olan mensubiyetini ortaya koyan ve o devlet karşısındaki hukuki statüsünü belirleyen siyasi bir kimliktir. Hukuki statüden kastedilen, bireyin devlet karşısındaki hak ve sorumluluklarının normatif çerçevesidir. Bu çerçevenin içeriği ve niteliği, siyasi rejim değişkenine bağlı olarak farklılık arz eder ve nasıl bir vatandaşlık anlayışıyla karşı karşıya olunduğu hakkında bilgi verir.Otoriter ve baskıcı siyasi rejimlerde vatandaşlık anlayışı, ödev ve sorumluluk kavramları üzerine oturtulur; bireylerin hak ve özgürlüklerine vurgu yapılmaz. Vatandaşlar, hak ve özgürlük sahibi bireyler olarak değil, devlete karşı ödev ve sorumlulukları olan tebaa olarak görülürler. Birey-devlet ilişkilerinin devlet eksenli olarak tanımlandığı bu tür siyasi rejimlerde vatandaşlar, devletin varlığı ve bekası karşısında değersiz ve önemsiz nesneler olarak kabul edilirler. Vatandaşların değeri, devlete olan karşılıksız sadakatleriyle ölçülür.      Vatandaşlar, hak ve özgürlüklerini serbest bir ortamda kullanan, kendi hayat ve gelecekleri hakkında söz söyleme yetkisine sahip olan bireyler değillerdir. Tam tersine, baskıcı bir ortamda, sınırları bir hayli daraltılmış hak ve özgürlüklerini kullanabilen ve siyasi karar alma süreçlerinden dışlanan birer nesnedirler. Birey-devlet ilişkilerinin bireyin lehine düzenlendiği, bireyin hak ve özgürlükleri karşısında devletin araçsallaştırıldığı özgür ve demokratik rejimlerde ise, ödev ve sorumluklardan önce ve bunlardan ziyade hak ve özgürlüklere vurgu yapılır. Vatandaşlar, sadece devlete karşı yükümlülüklerinin değil, hak ve özgürlüklerinin de bilincinde olarak siyasi hayata etkin bir şekilde katılan aktif öznelerdir. Bu toplumlarda vatandaş dendiğinde, devlete karşı sorumluluklarının yanı sıra, devlet karşısında hak ve özgürlüklere, devletin dokunamayacağı özerk alanlara sahip olan bireyler akla gelir. Demokratik ve özgürlükçü sistemlerde vatandaşlar “self-determinasyon” hakkına sahiptirler. Bunun anlamı, kendi kaderlerini kendi ellerinde tutabilmeleridir, hayat ve gelecekleri hakkında alınacak siyasi kararlara katılabilmeleridir. Kısacası, eşitlik, özgürlük ve katılımcılık, demokratik vatandaşlığın mümeyyiz vasıflarını oluşturur. Siyasi bir kimlik olarak vatandaşlık, bireyin toplumsal hayat içerisinde sahip olduğu kimliklerinden sadece birini oluşturur. Farklı bir anlatımla, vatandaşlık kimliği, insani var oluşun çoğul niteliğine bağlı olarak bireyin sahip olduğu birçok kimlikten sadece birini teşkil eder. Vatandaşlığın, bireyin diğer kimlikleriyle (etnik, dini, cinsel, kültürel, mesleki vb.) olan ilişkisi değişkenlik arz eder. Bazen bir arada bulunduğu kimliklerle uyum içinde, bazen de rekabet ya da çatışma içinde olur. Kimi zaman baskın bir kimlik olarak diğer kimlikleri tahakkümü altına alır ve onları kendi içinde eritir. Kimi zaman bunun tam tersi olur ve diğer kimliklerden birinin veya birkaçının içinde erir. Kimileyin ise, diğer kimliklerden ayrı durur ve onların var oluş alanlarına müdahale etmez

2.  Madde 66 bağlamında  ‘vatandaşlık’ hakkının ve kavramının tarihsel gelişimini incelemekte fayda buluyorum.

Vatandaşlık hakkı,

1876 Kanun-i Esasî’nin 8. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: “Devleti Osmaniye tabiiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve mezhepten olur ise olsun bila istisna Osmanlı tabir olunur ve Osmanlı sıfatı kanunen muayyen olan ahvale göre istihsal ve izae edilir.” Madde metninden anlaşılacağı üzere hangi din ve mezhepten olursa olsun Osmanlı vatandaşlığında bulunan herkese “Osmanlı” denilmektedir.  Osmanlı tabiiyetinden olmak, herhangi bir din ve mezhebe bağlı değildir. Başka bir ifadeyle Osmanlı vatandaşlık anlayışında din, mezhep, ırk, dil, gibi objektif unsurlara herhangi bir atıf yoktur. Osmanlı vatandaşlığında bulunan bir kimse dini, mezhebi, ırkı, dili ne olursa olsun “Osmanlı” olarak kabul edilmektedir. 

1921 Anayasasında vatandaşlık hakkına yer verilmemiştir. Dolayısıyla, 1921 Anayasası’nda herhangi bir vatandaşlık tanımına rastlamak mümkün değildir. 

1924 Anayasası’nın 88/1 maddesinde vatandaşlığa ilişkin şu hüküm yer almıştır: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur.” (denir.) Bu tanıma göre, din, mezhep, ırk, dil vb. herhangi bir fark gözetilmeksizin Türk ahalisinden olan herkesin “Türk” kabul edilecektir. 

1961 Anayasası’na baktığımızda, vatandaşlık hakkının, 1961 Anayasası’nın, “vatandaşlık” başlıklı 54. maddesinde düzenlendiği görülmektedir. Bu maddeye göre: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” 
1982 Anayasasında vatandaşlık hakkı, “Türk vatandaşlığı” başlıklı 66. maddesinde, düzenlenmiştir. Bu maddede: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” denilmek suretiyle, 1961 Anayasası ile aynı ifade kullanılmış ve dolayısıyla aynı vatandaşlık anlayışı benimsenmiştir. Anayasal düzeydeki bu düzenlemelere bakıldığında,  Kanuni Esasi’de Osmanlı Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese “Osmanlı”; 1924 Anayasası’nda “Türk” deneceği belirtilmiştir. Ancak 1961 ve 1982 Anayasalarında vatandaşlık bağı ile bağlı olan “herkes Türktür” şeklinde bir ifade kullanıldığı görülmektedir. 

     Yeni anayasa yapım sürecinin yaşandığı bugünlerde, vatandaşlık kavramı ve özellikle de bu kavramın kültürel kimliklerle olan ilişkisi, en fazla ilgi gören ve tartışılan konu başlıklarından birini oluşturuyor. Vatandaşlık başlığının, Anayasa Uzlaşma Komisyonunu en fazla meşgul edecek ve mutabakat konusunda onu en fazla zorlayacak konu başlıklarından birini oluşturacağı anlaşılıyor.
     Bir taraftan cari vatandaşlık tanımı ve buna eşlik eden uygulamalar nedeniyle kendilerini dışlanmış hissedenlerin itirazları, diğer taraftan kimi siyasi aktörlerin bu itirazlara yönelik sert tepkileri ve vatandaşlığa ilişkin anayasal statükoyu “kırmızı çizgi” olarak ilan etmeleri, vatandaşlık eksenli tartışma ve müzakerelerin çetin geçeceğine işaret ediyor. Sosyal ve siyasi aktörlerin vatandaşlığa yönelik birbirini nakzeden talep ve beklenti içerisinde olmaları, mutabakatı zorlaştırıcı bir etki yaratıyor.Oysa yeni bir anayasayla yeni bir başlangıç yapabilmenin ve bu anayasayı herkesin anayasası haline getirebilmenin yollarından biri, yürürlükteki Anayasa’da ifadesini bulan sorunlu vatandaşlık anlayışını terk etmekten ve yeni bir vatandaşlık anlayışı üzerinde mutabakata varmaktan geçiyor. Nitekim Türkiye’de uzunca bir süredir devam ede gelen yeni anayasa arayışlarının temel saiklerinden birini, dışlayıcı ve ötekileştirici özelliğiyle temayüz etmiş olan cari vatandaşlık anlayışı yerine, kuşatıcı ve kapsayıcı bir vatandaşlık anlayışını anayasal düzeyde geçerli kılmak oluşturuyor. Geçekten de, toplumda ayrışma eğilimlerinin giderek güçlenmesine yol açan farklılıklar/kimlik sorununun çözüm çabası, yeni anayasa arayışlarının itici güçlerinden birini teşkil ediyor.
    
     Türkiye toplumunun karşı karşıya olduğu farklılıklar sorunu, özü itibariyle bir vatandaşlık sorunudur. Gayrimüslim azınlıkların, Kürtlerin, Alevilerin, Romanların, Çerkezlerin, dindar Müslüman çoğunluğun ve diğer toplulukların yaşadığı kimlik sorunları, birer vatandaşlık sorunudur. Daha doğrusu, bu problemler, siyasi bir kimlik olan vatandaşlığın diğer kimliklerle olan ilişkisinden kaynaklanan sorunlardır.Tarihsel kökleri Cumhuriyet öncesine dayanan, Cumhuriyet’le birlikte derinleşerek devam eden, bugün itibariyle kronikleşmiş olan ve toplumsal bütünleşmenin önünde bir engel olarak duran kimlik sorunları, dışlayıcı vatandaşlık anlayışı ve pratiğinden besleniyor. Bu anlayış ve pratiğin normatif çerçevesini, yürürlükteki Anayasa oluşturuyor. Bu nedenledir ki, sosyo-kültürel alanda yaşanan kimlik sorunlarının çözümünde, cari vatandaşlık paradigmasından kopuşu sağlayacak yeni bir anayasanın yapılması elzem gözüküyor. Mevcut Anayasa’daki sorunlu vatandaşlık anlayışına ve yeni anayasaya ilişkin önerilere geçmeden önce, genel olarak vatandaşlık kavramına ve kavram ekseninde çağdaş dünyada yaşanan gelişmelere değinmekte yarar vardır.



3.  Diğer Ülkelerde ‘vatandaşlık’ tanımına ilişkin anayasal düzenlemeler ise şöyle:

      Demokratik ülke anayasalarında vatandaşlığın giderek artan bir şekilde nötr olarak tanımlandığı görülmektedir. Anayasaların önemli bir bölümünde herhangi bir vatandaşlık tanımına yer verilmemekte, vatandaşlık sadece bir özne olarak kullanılmaktadır. Vatandaşlığı tanımlayan anayasaların önemli bir bölümü ise, vatandaşlığın devletle kişi arasındaki bir bağ olduğunu vurgulamaktadır.  Vatandaşlığı etnik temelle tanımlayan anayasaların sayısının ise dünyada çok az olduğunu belirtmek gerekir.

ABD
ABD Anayasasının 14. maddesine göre ABD’de doğan veya ABD vatandaşlığınakabul edilen ve ABD’nin yetki alanına tabi olan kişiler ABD’nin ve ikamet ettikleri eyaletin vatandaşıdır. Hiçbir eyalet, ABD vatandaşlarının sahip olduğu ayrıcalıkları ve dokunulmazlıkları azaltan bir kanun çıkaramaz veya uygulayamaz.
Almanya
Alman Anayasasında “Almanlığa” vurgu yapılmakta olup bazı maddeler “Tüm Almanlar” şeklinde başlamaktadır.15 Anayasa kapsamında “Alman” terimi, “Alman vatandaşlığına sahip olanlar veya Alman soyundan olup 31 Aralık 1937 tarihindeki Alman İmparatorluğu sınırları içinde kabul edilmiş olan mülteci veya sürgün edilenler ile bunların eşi”  veya altsoyu anlamında kullanılmaktadır.16 Anayasanın 16. maddesine göre,  Alman vatandaşlığı geri alınamaz. Vatandaşlık, ilgili kişinin arzusuna aykırı olarak vatansız kalmaması şartıyla, ancak bir yasaya dayanarak kaybettirilebilir (16/1). Ayrıca, hiçbir Alman yabancı bir devlete iade edilemez. Ancak, hukuk devleti ilkelerini gözetmek koşuluyla, Avrupa Birliğinin bir üye devletine veya uluslararası bir mahkemeye iadeler yasa ile düzenlenebilir.
Fransa
Fransa Anayasası,24 “Fransız halkı”na atıfta bulunmaktadır. Örneğin, Anayasanın başlangıç kısmında “Fransız halkı, 1789 Beyannamesinde tanımlanan, 1946 Anayasasının başlangıç kısmında teyit edilip tamamlanan insan haklarına ve milli egemenlik ilkelerine, aynı şekilde 2004 Çevre Şartında belirtilen hak ve ödevlere bağlılığını ihtişamla ilân eder” denilmektedir.25 Anayasanın 72. maddesinde, devletin deniz-aşırı halkları, Fransız halkı içinde tanıdığı kaydedilmektedir (72/3). Ayrıca, Anayasada vatandaşlara ilişkin hak ve görevlere sıklıkla değinilmiştir.
 İtalya
İtalyan Anayasasında vatandaşlık tanımına ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır. Anayasanın 22. maddesine göre, kimse siyasi nedenlerle vatandaşlıktan çıkarılamaz. Ayrıca, Anayasanın 26. maddesi uyarınca, bir İtalyan vatandaşının sınırdışı edilmesine sadece uluslararası anlaşmalarda belirtilen durumlarda izin verilmektedir.
Danimarka
Danimarka Anayasasına göre, bir kişinin Danimarka vatandaşlığı almasına Millet Meclisi karar vermektedir. Belirli şartları taşıyan kişiler Millet Meclisinin düzenli aralıklarla kabul ettiği özel yasalarla Danimarka vatandaşı olabilir (44/1). Anayasada, ayrıca hiçkimsenin, dini inancından veya etnik kökeninden dolayı vatandaşlık haklarından ve siyasal haklardan bütünüyle yararlanmasının engellenemeyeceği ve aynı sebeplerden genel vatandaşlık görevlerini ifa etmekten imtina edemeyeceği belirtilmektedir (Md. 70)
İspanya
İspanya Anayasasında vatandaş kelimesinin karşılığı olarak İspanyol anlamına gelen spaniard terimine yer verilmektedir. İspanya Anayasasına göre, doğuştan İspanyol olan hiçkimse uyruğundan alıkonamaz (11/2). İspanyol uyruğunun edinilmesi, devamı ve kaybedilmesi kanun hükümleriyle düzenlenmektedir (11/1).
İsveç
İsveç Anayasasının (Hükümet Senedi) “Temel Hak ve Özgürlükler” başlıklı ikinci kısmında, hiçbir İsveç vatandaşının Krallık’tan ihraç edilemeyeceği veya Krallığa girmekten men edilemeyeceği belirtilmektedir. Mezkur maddede, Krallık’ta ikamet eden ya da daha önce ikamet etmiş bulunan hiçbir İsveç vatandaşının vatandaşlıktan çıkarılamayacağı ifade edilmektedir.

4.  TBMM'deki yeni Anayasa yazım çalışmalarında temsil edilen siyasi partilerin ilgili madde konusundaki önerileri ise şöyle:
AK Parti: (Başlık: Vatandaşlık) Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı anne veya babanın çocuğu doğumla vatandaşlık kazanır. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiç kimse vatandaşlıktan çıkarılamaz.
CHP: (Başlık: Vatandaşlık-Türk Vatandaşlığı) Türk vatandaşlığı; dil, din, ırk, cinsiyet, etnik köken, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebeplere bağlı olmaksızın herkesin eşitlik temelinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması anlamına gelir. Vatandaşlığın kazanılması ve kaybedilmesine dair usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Vatana bağlılık ile bağdaşmayan eylemlerin mutlak biçimde zorunlu kıldığı haklı nedenler bulunmadıkça kimse vatandaşlıktan çıkarılamaz.
MHP: (Başlık: Türk Vatandaşlığı) Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türk vatandaşı babanın veya Türk vatandaşı ananın çocuğu Türk vatandaşıdır. Vatandaşlık temel bir haktır, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.

BDP: (Başlık: Vatandaşlık) Türkiye vatandaşlığının kazanılmasında, kullanılmasında ve kaybedilmesinde, dil, din, ırk, etnik köken, kültür, cinsiyet, cinsel yönelim ve benzeri farklılıklar gözetilemez. Vatandaşlığa ilişkin esaslar kanunla düzenlenir. Hiç kimse kendi isteği dışında vatandaşlıktan çıkarılamaz.
5.  Kanaatimce:
     Yeni Anayasada Vatandaşlık konusunda üç farklı yaklaşım sergilenebilir. Buna göre vatandaşlık teknik bir konu olduğu için yeni anayasada bu konuda bir düzenleme yapılmayıp, konunun düzenlenmesi kanuna bırakılabilir. Her ne kadar vatandaşlığın teknik bir konu olduğu, bu nedenle anayasada bu konuda bir düzenleme yapılmayıp, konunun kanuna bırakılması gerektiği düşünülsede, vatandaşlığın aynı zamanda kişiler açısından bir hak olduğu ve bu hakkın anayasa tarafından güvence altına alınması gerektiği gerçeği de gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenle anayasada vatandaşlık konusunda bir düzenleme olmak zorundadır.

     İkinci olarak vatandaşlığın, din, mezhep, dil ve benzeri ayrımlar dikkate alınmaksızın her bireyin devlete olan siyasi aidiyetini belirtmek açısından 1924 Anayasasının 88. maddesindeki vatandaşlık tanımı (Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak olunur) benimsenebilir. Bu tanım 1982 Anayasasının vatandaşlık tanımına (Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür, An. md. 66) göre daha kapsayıcı ve daha kuşatıcı bir vatandaşlık tanımıdır. Ancak bu tanımda vatandaşlıkla ilgili tartışmaları sona erdirmeyecektir.

     Üçüncü olarak olarak yeni anayasada herhangi bir etnik vurgu yapmadan, eşitlikçi bir vatandaşlık anlayışına yer veren bir düzenleme yapılabilir. Başka bir ifadeyle bu durumda vatandaşlığın bireylerin devlete olan siyasi aidiyetini vurgulayan bir düzenlemeye yer verilebilir: “Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır”. Bu düzenleme benimsendiğinde ayrıca vatandaşlığın bir temel hak olduğu da belirtilmedir . Bu dışındaki konular yani vatandaşlığın kazanılması ve kaybedilmesi konularının kanun bırakılması yerinde olacaktır. 

6.   KAYNAKÇA:
·         SDE Anayasa Raporu, Mayıs 2011,  s.44.
·         Ankara strateji Enstitüsü Anayasa Çalıştayı Raporu, Aralık 2011, s. 21.
·         ABD Ankara Büyükelçiliği, “Amerika Birleşik Devletleri Anayasası”
·         Alman Parlamentosu (Bundestag), “Basic Law for the Federal Republic of Germany”,  https://www.btg-bestellservice.de/pdf/80201000.pdf
·         Fransa Ulusal Meclisi, “Constitution of October 4, 1958”, http://www.assemblee-nationale.fr/english/8ab.asp
·         İtalya Temsilciler Meclisi, “The Constitution of the Italian Republic” http://en.camera.it/application/xmanager/projects/camera_eng/file/THE_CONSTITUTION_OF_THE_ITALIAN_REPUBLIC.pdf
·         TC Adalet Bakanlığı, “Danimarka Kraliyet Anayasası”, http://www.adalet.gov.tr/duyurular/2011/eylul/anayasalar/anayasalar.htm
·         İspanya Senatosu, “Spanish Constitution” http://www.senado.es/constitu_i/indices/consti_ing.pdf
·         İsveç Parlamentosu, “The Instrument of Government” http://www.riksdagen.se/templates/R_Page____6357.aspx



You Might Also Like

0 yorum